Dr. Murat İşçi
Tıp eğitimimi Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladıktan sonraki süreçte klinik araştırma uzmanı olarak Türkiye, Suudi Arabistan ve Pakistan’da, onkoloji dahil olmak üzere çeşitli faz çalışmalarında monitörlük yaptım. Mart 2025’e kadar ilaç endüstrisi bilim departmanlarında aktif görev alarak klinik araştırma ve medikal danışmanlık alanlarında deneyim kazandım. Halen İstinye Üniversitesi Moleküler Onkoloji Doktora Programı’nda akademik eğitimime devam ediyorum.
Dünyanın en büyük klinik beslenme, vitamin, mineral ve supleman şirketinin Türkiye ofisi bilim departmanı yöneticiliği görevini üstlendiğim 17 yıllık süreçte özellikle kanser hastalarının değişen metabolik ihtiyaçları ve beslenme gereksinimleri üzerine derinlemesine bilgi ve deneyim sahibi oldum.
Yedi yılı aşkın sürede yürüttüğüm araştırmaların bir sonucu olarak kaleme aldığım KANSER: Yeni Paradigma başlıklı kitabım, 2025 yılı başında yayımlanmıştır.
Araştırma ilgi alanlarımın başında bütüncül ve metabolik onkoloji yer almaktadır. Bununla birlikte, insan metabolizması, beslenme bilimleri, popüler diyet yaklaşımları ve uzamış açlık uygulamalarının fizyolojik etkileri üzerine de çalışmaktayım. Ayrıca, ilaçlar, hormonlar, suplemanlar ve yaşam tarzı modifikasyonları aracılığıyla yaşlanmanın yavaşlatılması ya da geri çevrilmesine yönelik sağlıklı ve uzun yaşam odaklı terapiler de araştırma ve faaliyet alanımda önemli bir yer tutmaktadır.
Popüler bilim yazarı, araştırmacı ve bilim iletişimcisi olarak, bu alanlardaki birikimimi 2019 yılından bu yana sosyal medya platformları aracılığıyla toplumla paylaşmaktayım.
Evli ve iki çocuk babasıyım.

Kanser "Yeni Paradigma" Kitabının Yazımı Hakkında

Aslında her şey çok değer verdiğim dayımın mide kanseri teşhisiyle ameliyat olduğunu duymam ile başladı. Modern tıbbın tüm imkânlarından yararlanılmasına rağmen dayımın kanser yolculuğu büyük müjdeleri takip eden yıkıcı hayal kırıklıklarıyla geçiyordu. Başarılı bir cerrahinin ardından yapılan radyo ve kemoterapi seansları çok ümit vadediyor ve tedavi bitimlerinde gelen remisyon bulguları aile içinde sevinçle karşılanıyordu. Altı ay süren umut ve sevinç, yeni metastatik tümör odaklarının tanıları ve önceki odakların yeniden canlanması bulgularıyla yerini yeni bir endişe sarmalı ve kararlı bir başka mücadele dönemine bırakıyordu. Aldığı multidisipliner tedavileri çok yakından takip ediyordum ve içim rahattı çünkü İstanbul’un en iyi doktorlarının kontrolü altındaydı.
En son teknoloji ürünü tedavi modalitelerinin tümüne ve dayımın verdiği güçlü pozitif yanıtlara rağmen kanserin inatla geri dönme çabalarını büyük bir şaşkınlıkla gözlemliyordum ve bir sonraki döngünün artık dayımın son şansı olabileceği fikri zihnimde giderek yerleşmeye başlıyordu. Çaresizlik içinde kanserin dayımı ele geçirişini seyrediyordum. Şiddetli abdominal assit geliştiği bir noktada fikir almak için aradığım önemli bir GİS kanser cerrahının, dayım için, bitkisel terapiler öneren bir doktor hanımdan yardım almamı önermesinin bu kitabın ortaya çıkmasıyla sonuçlanacağını hayal dahi edemezdim. Bu önemli cerrah "Evet, söylediğimin sana çok garip geleceğinin farkındayım ancak bu doktor hanıma refere ettiğimiz hastaların bir kısmından inanmakta zorlandığımız olumlu yanıtlar aldık." demişti. Bu kalibrede bir cerrahın söylediklerini yabana atamazsınız. Tabii ki hemen doktor hanımın ofisini aradım ve asistanları üç ay sonrasına gün vermeyi teklif ettiler.
Uzun çabalar sonrası bir ay sonrasına gün alabildim ancak çok geçti ve artık dayım 8-10 km ilerideki bu kliniğe bile gidemeyecek durumdaydı. Kanserin terminal yani getirdiği tüm acıları ve yıkımı en yoğun yaşadığı döneme girmişti. Kısa süre sonra da Allah’ın rahmetine kavuştu. İçimde hep bir ukde olarak kaldı: "Acaba erkenden bu kliniğe gidebilseydik dayımın daha fazla yaşama, çok düşük bir ihtimal de olsa kanserden kurtulma şansı olabilir miydi?" Daha sonra etrafımda bana danışan ve yönlendirme isteyen başka tanıdıklarım oldu. Bu kliniğe yönlendirdiğim bir tanesinin reçetesinde bazı bitkisel suplemanlar, mantar ekstresi ve propolis takviyesi vardı. Bu içerikleri araştırmaya ve notlar çıkarmaya başladım.
Notları kendim için çıkarıyordum. Bu kadar yaygın bir illetin yine çok yakınımdaki birini hayattan koparmaya çalışması çok muhtemeldi ve bu sefer daha hazırlıklı olmalıydım. Ancak okumalarım derinleştikçe bir noktada ya bunun peşini bırakmam ya da daha da zahmetli bir yola girip sonunu getirmem gerektiği ortaya çıktı. Sabırlı ve inatçı yapım dolayısıyla işin peşini bırakmamaya ve dünyada bu konuda ne kadar yazılmış kitap varsa okumaya, aldığım notları daha sistematik bir yapıya büründürmeye karar verdim. Not edecek çok başlık vardı ama en önemli başlıklardan birisi, bugün bize yetemeyen ve başka arayışlara girmemize neden olan standart kanser anlayışımıza nasıl vardığımızın altında yatan tarihsel olaylar dizininin enteresanlığıydı. Bir noktada, kanserin genetiğine hayranlıkla saplanıp kalmış, kanserin gizemini ve zayıflığını aslında en güçlü yönü olan genetiğinde aramış ve çok zaman kaybetmiştik. Bu arada, kitabın konusu ve içeriğinden bahsettiğim değerli onkoloji hocaları ve dostlarımın konuya çok mesafeli durduğunu, kitabın taslağını bile gözden geçirmek istemediklerini fark ettim.
Mevcut yerleşik anlayışın dışında bir fikir, yöntem arayışında veya önerisinde bulunduğunuzda yerleşik tıbbi otorite veya "müesses nizam" sizi çok çabuk dışlayarak çok kolaylıkla ve vicdan rahatlığıyla size şarlatan yaftası yapıştırabilir. Doğal olarak, herkesin bundan ödü kopuyordu. Bu arada nazikçe uyarıldım. "Aman dikkatli ol, üzerinde pestilin çıkana kadar zıplarlar." dendi. Önünde hastaların kuyruk oluşturduğu bir muayenehanem veya kaybedecek muhteşem bir şöhretim olmadığı için umurumda olmamakla birlikte bilimsel tutarlılığı en üst düzeyde olmayan bir eserle ortaya çıkmamak için araştırmam beş yıldan fazla sürdü. Okumaya, öğrenmeye ve konuyu olgunlaştırmaya başladıkça ilk başta önemli olduğunu düşündüğüm birçok bilginin aslında sabun köpüğü olduğunu fark ederek sonradan terk ettim.
Yeni bilgiler ve konseptler, başka kapıları aralamamı gerektirdi. Kitap defalarca baştan sona revize oldu. Eğer bu işe soyunduysam, işe yarayacak bir kitap kurguluyorsam ve birileri bu bilgileri kullanıp hastalarına faydalı olacaksa sorumluluğum çok büyüktü ve kitaba dâhil edeceğim bilgilerin belli bir bilimsel standardı yakalayarak birbirini tamamlayacak bir bütünlük içerisinde sunulması çok önemliydi. Kitabı yazma aşamasında kanseri doğru anlayabilmek ve ona karşı başarılı savunma ve saldırı stratejileri kurgulayabilmek için temel biyoloji, genetik, ekoloji ve hatta antropoloji bilimlerinden az da olsa anlamanın ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Her geçen gün büyüyerek ve önemi artarak gelişen bütüncül ve metabolik onkoloji alanlarında bir kitap yazma sorumluluğu bir şekilde bana düştü ve günün sonunda hakkını vererek faydalı bir kaynak oluşturabildiğime inanıyorum. Umarım bunu başarabilmişimdir.
İyi okumalar...
Dr. Murat İŞÇİ